Boşanma Aşamasındaki Eşin Aldattığını Kanıtlamak İçin Tutulan Dedektif - Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu
I. Bilgilendirme
TCK m. 134/2'de " Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur. " düzenlemesi mevcuttur. Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, Asliye Ceza Mahkemesinin görev alanına girmektedir. Asliye Ceza Mahkemesi, Ağır Ceza Mahkemesi, Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi gibi mahkemelerin görev alanına giren suçlarda; sanığın veya SSÇ'nin ( Suça Sürüklenen Çocuk) bir müdafi ( CMK m.2'ye göre şüphelinin veya sanığın ceza mahkemesinde savunmasını yapan avukat ) ile kendini temsil etmesi son derece önemlidir. Toplum genelinde ceza avukatı olarak bilinen avukatlığın, kanunen bir dayanağı bulunmamaktadır ancak kendisini ceza avukatı olarak nitelendiren kişiler, genellikle bu alanda uzmanlaşmışlardır. Son derece ciddi hapis cezalarının öngörüldüğü bu yargılamalarda; ceza davalarında uzmanlaşmış '' ceza avukatı " olarak tabir edilen avukatlarla çalışmak hayati derecede önemlidir.
II. Kararın Özü
Özel hayat; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olaylarının ve bilgilerin tamamını içerir. Tarafların evli olmaları eşlerin hiçbir sınır olmaksızın birbirlerini sürekli gözetleyebileceği ve denetleyebileceği şeklinde yorumlanamaz. Boşanma davasında avantaj sağlamak isteyen eşin talebi üzerine, diğer eşin başka bir kadınla ilişkisi olduğunu kanıtlamak için dedektiflik adı altında özel fotoğraflarını çeken sanıklar; görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlemişlerdir.
III. Yargıtay Kararının Tamamı
T.C.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas: 2022/5914
Karar: 2022/9309
Tarih: 30.11.2022
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanıkların mahkumiyetlerine ilişkin hükümler, sanık ... müdafii, sanıklar ..., ., . tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Özel hayat; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olaylarının ve bilgilerin tamamını içerir. Bu nedenle, kamuya açık alanda bulunulması, bu alandaki her görüntü veya sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği anlamına gelmez. Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, “kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik” prensibi geçerli olup, kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yapıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kavramı kapsamına dahildir; ancak, süreklilik içermeyen ve özel yaşam alanına dahil olmayan olay ve bilgiler ise bu kapsamda değerlendirilemez. Sonuç olarak, bir olayın ya da bilginin, özel hayat kavramı kapsamına girip girmediği belirlenirken, kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, görevi, kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, içinde bulunduğu fiziki çevrenin özellikleri, sosyal ilişkileri, müdahalenin derecesi gibi ölçütler göz önüne alınmalıdır.Kişiye bağlı ve onun kişisel gelişimiyle ilgili olan özel hayatın gizliliği hakkı, evlilikle tamamen ortadan kalkmaz. Tarafların evli olmaları ve aynı konutu paylaşmalarından dolayı birbirlerinin kişisel eşyalarına ve özel yaşam alanına giren hususlara kolayca ulaşabilme imkanına sahip bulunmaları, eşlerin hiçbir sınır olmaksızın birbirlerini sürekli gözetleyebileceği ve denetleyebileceği şeklinde yorumlanamaz. Ancak, kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, özel hayata ait bilgileri okuma, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntüleri dinleme, izleme ya da kaydetme, kişisel verileri kaydetme, ele geçirme ve yayma eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün olmadığı gibi, esasen bu hallerde kişinin hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davrandığından da söz edilemez.Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre; katılan ...’in resmi nikahlı eşi ...’nın, eşi tarafından aldatılıp aldatılmadığının tespit edilebilmesi için, dedektiflik faaliyeti adı altında izleme ve takip ekipleri kuran sanık ...’e başvurmasının ardından, sanık ...’in, diğer sanıklar ..., . ve . vasıtasıyla katılan ...’i takip ettirip, fotoğraflarını çektirdiği ve söz konusu fotoğrafların katılan ... ile eşi arasındaki ... 2. Aile Mahkemesinin 2010/1002 esasına kayıtlı boşanma davasına ibraz edildiği iddiasına dayalı olarak, sanıklar ., ..., . ve . hakkında TCK’nın 134/1. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kamu davaları açıldığı olayda,UYAP sisteminden erişilen ... 2. Aile Mahkemesinin 31.01.2011 tarihli, 2010/1002-2011/59 sayılı kararı, katılanın eski eşi ...’nın 26.03.2013 tarihli duruşmadaki savunması, sanık ...’in soruşturma evresinde müdafi huzurunda alınan “…Delilleri biz topladık, eşinin yılbaşı gecesi sevgilisiyle gezdiği ve arabanın içerisinde seviştiği, çeşitli mekanlarda alkol aldığı, öpüştüğü görüntülerini ben ve ekibim çekerek ... C.ye teslim ettik. Teslim edilen görüntüler 2. Aile Mahkemesine delil olarak sunuldu. Türker bey ve sevgilisi hakkında tazminat davası açıldı…” şeklindeki 18.02.2011 tarihli ifadesi, dosyada mevcut diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde; katılan tarafından resmi nikahlı eşi aleyhine 18.10.2010 tarihli boşanma davasının açıldığı ve uzun süredir fiilen ayrı yaşayan tarafların boşanma konusunda henüz 27.01.2011 tarihli anlaşma metnini hazırlamadıkları dönemde, kendi lehine yeni deliller elde edip, boşanma davasında avantaj sağlamak isteyen ve bu amaçla dedektiflik faaliyeti adı altında izleme ve takip ekipleri kuran sanık ...’e başvuran katılanın eşinin talebini yerine getirmek üzere birlikte hareket eden sanıkların, katılanın, gün içerisinde yapıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek için onu sürekli denetim ve gözetim altına alıp, katılanın 2010 yılının son ve 2011 yılının ilk günü . isimli kadınla beraber olduğunu ve onunla arasındaki ilişkinin boyutunu gösteren özel görüntülerini de kaydetmeleri nedeniyle sanıklara yüklenen TCK’nın 134/1. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun sübut bulduğu ve 2011 yılında işlenen suçla ilgili olarak dava zamanaşımı süresinin temyiz inceleme tarihi itibarıyla dolmadığı anlaşıldığından, sanıkların mahkumiyetine dair yerel mahkemenin kabul ve uygulamasında bir isabetsizlik görülmemiştir.Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık ... müdafii ile sanıklar ..., . .’un; suç tarihinin 2010-2011 olarak belirlenmesi karşısında 12 yıllık olağanüstü dava zamanaşımı süresinin dolduğuna, basit yargılama usulünün uygulanmamasının ve katılanın eşi hakkında beraat kararı verilmesine rağmen aynı fiillerden dolayı haklarında mahkumiyet kararı verilmesinin isabetsiz olduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin isteme uygun olarak ONANMASINA, 30.11.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yazı Kategorisi: Ceza Hukuku, Ceza Muhakemesi Hukuku, Yargı Kararları